MakalelerDünyaFidel Castro DüşünceleriKüba

Fidel: Dünya Beyzbol Klasmanı’nda moralin önemi

Küba Devrimi’nin önderi Fidel Castro, Dünya Beyzbol Klasmanı’nında ülkeyi temsil eden muhteşem ekibin tüm üyelerini selamladı ve onları bir saniye dahi cesaretlerini kaybetmemeye çağırdı

Cubadebate’ın internet versiyonunca yayınlanan ‟Klasman’da moralin önemi” başlıklı yazısında Fidel Castro, ‟Takım içerisinde takip ettiğimiz bir model anlayış var: Cepeda’nın inanılmaz dinginliği ve güvenliği. Bu seferki Düşünceler’de büyük başarıları için onu göklere çıkarmak istiyorum” diye açıkladı.

Yazısını, ‟Klasman’ın başlangıcından beridir, sopayla buluşan her atışta,” Frederich Cepeda’nın ‟sağlam duruşunda kesinlikle hiçbir değişiklik olmadı. Dün, ekibimiz 5 puanla maçı önde götüren taraf olurken, Meksika’yı ise 4 puanla yetinmeye mecbur bıraktı. Rakibimizi altedebileceğimizin kanıtıydı bu maç” şeklinde noktaladı.

Prensa Latina metnin tamamını yayınlıyor.

FIDEL’İN DÜŞÜNCELERİ

Devrim zaferini ilan ettiğinde, Olimpiyat oyunları amatörleri ilgilendirmeye başlar.

Gelişmiş kapitalizmin genel fikirleri olimpiyat oyunlarına nüfuz ettiği zaman, sportif faaliyet tarih boyunca kendisine ait olmuş olan sağlık ve eğitim hedeflerinden de sapmış oldu.

Sporun özünün korunduğu tek ülke Küba’dır. Senelerce dünya genelinde kişi başına düşen altın madalya sayısının çokluğuyla da kayda geçmiştir.

Bunlar bizim en iyi ve övgüye değer atletlerimizdir. Onlar niteliklerini kaybetmezler, satılık değildirler. Bizleri uluslar arası müsabakalarda onurla temsil ederler, ne halkına ne de ülkesine ihanet ederler.

Yakın dönem devrimlerinin patlak verdiği ülkelerde, mesela Venezuela’da, spor halkın kutsal bir hakkı olarak kabul edilir. Ülkenin profesyonel oyuncuları, onlar üzerinde çeşitli haklara sahip özel şirketlerin izni olmaksızın, prestijli karşılaşmalarda kullanılamazlar. Onlardan birçoğu doğdukları ülkeyi ciddiyetle seven, ama kendi başlarına karar veremeyen insanlardır.

Dominik Cumhurbaşkanı Leonel Fernandez bu durumdan acı acı yakınıyordu ve zaten Dominik ekibi de turnuvalardan elendi. Chavez bir yandan Venezuela ekibinden coşku ve sempatiyle bahsediyor, bir yandan da ülkesinin formasını taşıma izni alamamış, Büyükler Ligi’nin göz kamaştırıcı Venezuelalı atıcı ve vurucularından yana üzüntüsünü dile getiriyordu.

Küba adanın her yanından seçilen oyunculardan oluşan muhteşem bir milli takıma sahip. Her bir bölge seçmelere yaptıkları katkılardan dolayı gururlanıyor. ABD, Kanada, Japonya ve diğer ülkelerin ekonomik ve teknik kaynaklarından faydalanan rakip oyuncular bizim en iyilerimizden daha iyi koşullara sahiptir. Bunun haricinde, kişisel plan konusunda, ancak bizimkiler kadar iyi olabilirler. Kübalı atletleri ayrıksı kılan şey, temsil ettikleri değerlerin onlara verdiği güçlü istekliliktir.

Bizim beyzbol takımımız ülkemizi şu haliyle temsil etmesi bakımından kuşkusuz en iyisidir. Her bir oyuncunun profesyonelliği, taşıdığı nitelikler bakımından da bu böyledir. Küba genelinde yapılan fikir yoklamaları, bazı istisnalar dışında, nüfusun büyük bir kısmının yapılan seçmeyi onayladığını göstermektedir.

Her daim gerçek olanla yetinmek lazım.

Dünya Beyzbol Klasmanı ABD’de bu sporun işletmelerini yönetenlerce düzenleniyor. Üstelik oldukça kurnaz, zeki insanlar bunlar ve gereğince becerikliler de. Yine de bu tarz bir karşılaşmada ülkemizi engelleyemezler.

Sonuçta, Olimpiyat oyunlarının ve Klasmanın en iyi üç ekibi olan Japonya, Kore ve Küba’yı, birbirlerini elesinler diye aynı gruba yerleştirdiler. Birinci Klasman’da bizi Latin Amerikalılar grubuna yerleştirmişlerdi. İkincisinde ise Asyalıların grubuna koydular.

İşte bu nedenle, San Diego’da, ha bugün ha yarın, çaresiz olarak üç takımdan biri “Büyükler Ligi”nin ülkesi ABD’den önce ve ona meydan okumadan elenmiş olacak. Ve sonraki etapta da, bu üçlüden ikisi mücadele dışı kalmış olacak. İyi ya da kötü olasılıklara bağlı olarak, savaşım verme ve stratejimizi geliştirme konusunda sıkıntılıyız.

15 Mart günü Japonya takımı bizi yendi. Çünkü oyun yönetiminde hatalar yaptık hiç kuşkusuz. San Diego gibi binlerce kilometre uzaklıktaki bir mesafeye sesini ulaştırıp da, kendi ekibinin yönetimini etkilemek ise Küba için neredeyse imkansız.

Halkımızın paylaştığı ortak kanı olarak ve büyük çoğunluğun umduğu gibi Kore’nin Japonya’yı yenmesi bizim hayli işimize yarayacaktır. Çoğunluk, büyük Asya ülkesi ekibinin bir saat mekanizması misali olduğu yargısında. Yirmi sekiz oyuncusunun yirmi üçü Japon ulusal liginde oynuyor. Her biri yapması gereken şeyi biliyor. Ve yönetim tek tek bizim oyuncularımızın oyun tarzlarını analiz etti.

Tüm Asyalılar gibi, oyuncular aşırı derecede soğukkanlılar. Her durumda Japon ekibi, geçen seferki Klasman’ın finalinde ve bu seferki ilk karşılaşmamızda olmak üzere, bizi iki sefer yendi.

Öbür yandaysa Kore teknoloji ve tesis kurulumu yönünden büyük yatırımlar yaptı. Son Olimpiyat oyunlarının arifesinde, oyuncularımızın topyekün bir saat değişimine uyum sağlaması gerekiyordu. Kore büyük bir cömertlik gösterdi ve tesislerinden ücretsiz yararlanmamızı sağladı. Ama bundan faydalandı aynı zamanda. Her oyuncumuzu filme aldı ve onları ayrıntılarıyla inceledi. Atıcılarımızın atışlarını tanıyor ve vurucularımızın toplara nasıl karşılık verdiklerini biliyorlar. Kore başlıca rakip olarak kabul ediliyor, çünkü oyuncuları Japonlar kadar yöntemliler ve vuruşlarda onlardan daha güçlüler.

Kendilerine has göz korkutucu olanaklarına rağmen, rakip iki ekip de milli takımımızca yenilemez durumda değiller. Daha çok ön plandaki oyuncularımızın zayıf noktaları üzerine çalıştık. Değişmez bir prensip olarak; 17’sinde rakibimiz kim olursa olsun, sonu yenilgiye varan hiçbir yoldan gidilemez.

Vurucuların gücü konusunda da gayet iyi bir eğitime sahibiz. Neredeyse tamamı – bunu kanıtladılar – hafif, emin ve hızlı vuruşçunun eğitimiyle, sürekli vuruşlar yapabiliyorlar. Güçlü vuruşlarla bunu birleştirdiklerinde, dün (16 Mart) Meksika karşısındaki gibi, rakibine çok büyük zorluklar çıkarabilirler.

Atıcılarımızın neredeyse hepsi Çarşamba için izinliler. Herbirinin oyun tarzından, ustalık derecesinden ve her koşulda atışlarındaki kontrolden yola çıkmak lazım. Değişmez bir kural olarak; Japon veya Kore ekibi karşısında kötü bir kontrole sahip olduğunu kanıtlayan atıcının sahadaki yerine bir diğerini geçirmekten kesinlikle çekinilemez.

Engin deneyimleri olan uzmanlarımız, yerleşme düzeninde önceden bildirmeleri gerekenlerle ilgili INDER’e önerilerde bulunuyorlar. Sağ elini kullanan veya solak olandan hangisinin tümsekte bulunması gerekeceğini bildirmek gibi. Bir ya da birden fazla hamle yapan atıcıya sahip olunabilir. Bunlar da harika birer hamle yapan atıcı rolü oynarlar sahada. Zira bu konuyu bizim gerekli önceliğimiz olarak sayıyoruz.

Her oyuncunun kendinde muhafaza etmesi gereken bazı şeyler var. Bir saniye bile cesaretini yitirmemek; Japon ekip karşısında bazı vurucularımızın yaptığı gibi, umutsuzca her topa vurmayı denememek.

Ne yazık ki ülkemizde kötü bir alışkanlık yerleşik durumda. Vurucunun tam önüne düşecek ilk doğru atışı beklemek üzerine şekillendirildi oyuncularımız. Bu alışkanlığı bilen rakiplerin yaptığı gibi, ilk atışı sakince tam sopaya denk getirecek şekilde yapıyorlar. Baştan itibaren onları zahmetli bir göreve zorlamak lazım.

Takım içerisinde takip ettiğimiz bir model anlayış var: Cepeda’nın inanılmaz dinginliği ve güvenliği. Bu seferki Düşünceler’de büyük başarıları için onu göklere çıkarmak istiyorum. Klasman’ın başlangıcından beridir, sopayla buluşan her atışta, sağlam duruşunda kesinlikle hiçbir değişiklik olmadı. Dün, ekibimiz 5 puanla maçı önde götüren taraf olurken, Meksika’yı ise 4 puanla yetinmeye mecbur bıraktı. Rakibimizi altedebileceğimizin kanıtıydı bu maç.

San Diego’da bizleri temsil eden muhteşem ekibin tüm üyelerini selamlıyorum.

Ya vatan ya ölüm !

Kazanacağız !

Fidel Castro Ruz

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu