HaberDünya

Dünya’da Neler Oluyor; Basın Özeti

Dünyanın en büyük ekonomilerini bir araya getiren G20'nin Londra'daki zirvesi sırasında düzenlenen kapitalizm karşıtı gösterilerde ölen Ian Tomlinson Davası'nda polislere dava açılmaması kararı, Times ve Guardian gazetelerinin manşetinde yer alıyor.

 

Times gazetesi kararı, “Polis için ayrı, bizim için ayrı yasa” şeklinde değerlendirmiş.

Ian Tomlinson’ın gösteriler sırasında, elleri cebinde yürürken, bir polis tarafından arkadan itilip düşürülmesi video kameraya alınmıştı.

‘Polise ayrı, toplumun geri kalanına ayrı yasa’

47 yaşındaki Tomlinson’ın düşürülmesinden bir süre sonra farklı doktorlara göre kalp krizi ya da iç kanama geçirerek ölmesiyle ilgili soruşturma başlatılmış ve gazete satıcısı göstericiyi itip, copuyla vurarak yere düşüren yüzü maskeli polis memuru Simon Harwood, Tomlinson’ı iten polisin kendisi olduğunu itiraf etmişti.

Tomlinson’nın Times gazetesine konuşan yakınları, polisi davanın “üstünü kapatmakla” suçluyor. Ailenin avukatı ise yasal mücadelelerinin devam edeceğini söylüyor.

Avukat Jules Carey gazeteye açıklamasında, “Karar polisin saldırısını gösteren video kayıtlarını izleyen hiç kimse için anlaşılır değil” diyor.

Konu Times’ın bugünkü baş karikatüründe de ele alınmış.

‘Polis, Tomlinson’ı değil adaleti yere itti’

Çizer, polisi, Tomlinson’ı değil, adaletin sembolü olan, bir elinde kılıç ve diğer elinde terazi taşıyan gözleri bağlı adalet tanrıçası Themis’i arkadan iterken resmediyor.

Gazetenin hukuk editörü Fraces Gibb video görüntüsünü izleyenlerin polis hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararını kınanacak menfur bir karar olarak göreceklerini ve İngiltere’de polis için başka, toplumun geri kalanı için başka kanunların işlediğine inanacaklarını belirtiyor.

Video görüntülerini ilk kez yayınlamış olan Guardian gazetesi ise Tomlinson’ın ölümü ile, beş yıl önce, bombalı saldırı yapacağından şüphelenen polis tarafından metroda vurularak öldürülen Charles de Menezes vakası ile bağlantı kurmuş.

‘İngiltere polisinde cezasızlık kültürü’

Gazete, polisin Menezes davasından sonra Tomlinson Davası’nda da herhangi bir polis memuruna suçlama yöneltmeme kararı verdiğini, oysa bu kez, video kayıtları sayesinde, kimsenin, polisin kışkırtıldığı ya da şüphelinin kaçtığı gibi dezenformasyon yayamadığını belirtiyor.

Guardian’a göre bu davada ortada iki skandal var: Birincisi, bir kişinin polis tarafından itildikten sonra öldüğünü gösteren dünyanın dört bir yanında gösterilen deliller ve ikincisi bu konuda herhangi bir suçlama yöneltilmemesi skandalı.

Gazete, toplumun geri kalanından birinin ilişkili olduğu bir ölüm olayı tüm ayrıntısına kadar soruşturulurdu, fakat, polisin müdahil olduğu bir ölüm vakasında soruşturmanın ciddi şekilde baltalandığını yazıyor.

Soruşturmayı baltalayan ise, Tomlinson’ın bedeni üzerinde ailenin olmadığı bir ortamda, işten el çektirilen bir doktor tarafından yapılan post mortem inceleme.

Guardian’a göre bu, İngiltere polisi içinde bir cezasızlık kültürünün yerleştiğine bir işaret.

‘İngiltere’nin olağanüstü nakil uygulaması’

Independent gazetesi ise İngiltere’nin de bir gizli gözaltı merkezleri programı yürüttüğünü ortaya çıkardığını duyurduğu bir özel araştırmayı yayımlıyor.

İngiliz iç istihbarat servisi MI5’in Belçika’da cezaevinde bulunan bir kişiyi 2004 yılında çıkarıp İngiliz gizli servislerine çalışması için Londra’ya getirdiğini ortaya çıkardığını duyuran Independent, güvenliği nedeniyle ismi gizli tutulan kişinin Faslı olduğunu belirtiyor.

Gazete, İngiltere’nin şimdiye kadar, tutukluların yasadışı nakline yalnızca belirli aşamalarda dâhil olarak suç işlediğinin düşünüldüğünü ancak gazetenin araştırmasının ortaya çıkardığı sonuçlara göre, gizli gözaltı merkezlerinin İngiltere’nin “terörle mücadele” stratejisinde merkezi bir yer işgal ettiğini yazıyor.

Independent, Belçika cezaevinde temyiz başvurusunun sonucunu beklerken Londra’ya getirilen söz konusu kişinin MI5’in kullandığı bir evde yanında avukatı olmadan sorgulandığını ve İngiliz istihbaratı için çalışması durumunda kendisine yeni bir hayatın vaat edildiğini aktarıyor.

Gazete tecrit altında tutulan ve koşulları nedeniyle zayıf bir psikolojik durumda olan kişinin, kendini David olarak tanıtan bir İngiliz’in yaptığı teklifi kabul ettiği ve anlaşmayı bozmasına karşı tehdit edildiğini de belirtiyor.

Economist: Türkler ve Kürtler birlikte yaşamalı mı?

Economist dergisinde yer alan, Türkiye’de PKK ile şiddetlenen çatışmalarla ilgili bir değerlendirmeyle devam ediyoruz.

“Sonu olmayan savaş” başlıklı yazıda, “Türkler ve Kürtler bir arada yaşamalı mı?” sorusu soruluyor ve Türkiye’de kontrole gelmeyen Kürtlerin birçoğunun uzun bir süredir bu soruya “Hayır” yanıtı verdiği iddia ediliyor.

Gittikçe artan sayıda Türkün de Kürtlerle birlikte yaşamayı sorguladığını savunan dergi, buna örnek olarak Ordu’da mevsimlik Kürt işçilerin gelmesini istemeyen üreticiler olduğunu yazıyor.

Türkiye’nin Kuzey Iraklı yetkililerden PKK’nın yöneticilerini istemesinin, Türkiye ile Irak Kürtleri arasında bir savaşa yol açabilme ihtimali olduğu sonucunu çıkaran dergi, bunun ABD’nin en son istediği şey olduğunu belirtiyor.

PKK’nın hapisteki lideri Abdullah Öcalan’la Türkiye’deki istihbarat servislerinin gizli görüşmeler yaptığının bildirildiğini belirten dergi, örgütün Kuzey Irak’taki komutanı olarak tanıttığı Murat Karayılan’ın, istihbaratçılarla değil, siyasetçilerle konuşmak istediğini söylediğini de aktarıyor.

Trichet: Canlandırmaya son, gün kesinti günü

Financial Times, bu hafta boyunca “devletler kamu harcamalarını kısmalı mı, ekonomiyi canlandırmaya yönelik yatırımlar mı yapmalı” soruları konusunda uzmanların makalelerine yer verdiği tartışmayı, bugün Avrupa Merkez Bankası Başkanı Jean-Claude Trichet’nin yazısıyla sonlandırıyor.

Gazetenin manşetine de konu olan yazıda Trichet, “Canlandırma politikalarına son verilmeli, gün kesinti günü” diyor.

Avrupa Merkez Bankası başkanı, endüstrileşmiş ülkelerin karşı karşıya olduğu mali sorunların sürpriz olmadığını, dünyanın ikinci dünya savaşından bu yana yaşanan en kötü ekonomik krizden çıkmakta olduğunu belirterek başlıyor yazısına.

Ancak Trichet’ye göre Avrupa ekonomilerinin sağlıklı bir toparlanma içinde olduğu yolundaki delillerle birlikte artık canlandırma paketlerine son verilip, kamu hizmet ve harcamalarında kesintiye gidilmeli.

Trichet, kamu harcamalarındaki kesintinin, ekonominin büyümesine çok sınırlı bir etkisi olacağını bu nedenle de büyümeyi garanti altına almak için canlandırma paketlerinin uygulanması süresinin artırılmasından yana siyasetçilerin yanıldığı değerlendirmesini de yapıyor.

Avrupa Merkez Bankası başkanına göre, Amerikan yönetimi ve Uluslararası Para Fonu da, krizin ardından ekonomik büyüme için canlandırma paketlerini öne çıkarmalarının konunun olduğundan basit ele alınmasına yol açtığını da söylüyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu