Futbol YazılarımHaberYaşananlar

Beşiktaş Kongresi 2010 ve Sıkıntılar

Sevgili dostlar, değerli Beşiktaşlılar,

2010 Yılı Ocak ayı sonunda yapılacak Beşiktaş Kulübü Başkanlık Seçimleri Olağan Kongre öncesi Beşiktaş tarihindeki en ilginç politika ve olayların sergilendiği bir sürece ne yazık ki hep beraber şahit oluyoruz.

Bu süreçte maalesef Beşiktaş üzerinden birçok nahoş oyunun oynandığı, camianın değerli insanlarının sağduyusunun suistimal edilmeye çalışıldığı bir seçim öncesi yaşanıyor…

Bazı kişiler ya rant, ya işsel ya da politik kaygılarını (Beklentilerini) ne  yazık ki Beşiktaş Seçimlerine alet edebiliyor.

Şimdi olan bitene hep birlikte bir kez daha göz atalım…

2004 Yılında yaşanan bir sürü tatsız olay ve Cem Papila’dan sonra olağanüstü kongreye giden Beşiktaş Kulübü Dernek üyeleri Yıldırım Demirören’i Başkanlığa seçti.

İlgili Makaleler

Aslında seçilen Başkan bir sürü tatsız olaydaki fotoğrafın içinde yer almıyor muydu diyebilirsiniz…
Buna nasıl cevap verilir?…
Gerçekten zor…

Ama Süleyman Abi de sanırım kendisinin bıraktığı zengin bir mirasın böyle hızla tüketileceğini hiçbir zaman düşünmemişti ki kontra yakalanan Beşiktaş Genel Kurul Üyeleri Yıldırım Demirören’i önceki bazı tatsız emarelere rağmen seçmek zorunda kaldılar.

Tabi Yıldırım Bey’in Babasının Beşiktaşlı oluşu da buradaki “olumlu kanaat için” en önemli sebeplerdendi.

1.ve 2. Başkanlar Dönemi

Yıldırım Demirören, seçilmesinin hemen ardından 2000–2004 yılları arasında eniştesi olan Haluk Ulusoy Federasyonunda görevli Murat Aksu’yu listesinin içinden önlere çıkartarak asbaşkanlığa getirdi.

Murat Aksu’nun birkaç hafta önce Yıldırım Demirören’in seçilmesinden duyduğu vicdani rahatsızlığını ifade eden açıklamaları da adeta bu dönemi bize tekrar hatırlattı.

Beşiktaş tarihi için unutulmayacak bir travma olan “11 puan önde kaçırılan şampiyonluğun” dönemini aktif olarak yaşayan tanıkların 1. ve 2. Başkan olduğu yeni bir dönem Beşiktaş için(!) umutlar ile başladı.
1. ve 2. Başkanların öncülüğüyle yeni yönetimin  ilk işi haksızlıklara uğramış efsane 100. Yıl takımını sil baştan yapmak oldu.

Önce Teknik Direktör Lucescu…

Önce Teknik Direktör Mirceu Lucescu sonra 100.Yıl ve Şampiyonlar Ligindeki başarılarıyla camianın da çok sevdiği Guiaro Ronaldo, Zago, Ahmet Yıldırım, Federico Giunti, Yasin Sülün, Oscar Cordoba, Daniel Gabriel Pancu, Federico Giunti, Tümer Metin gibi oyuncular peyderpey takımdan gönderildi.

Bu isimlerin yanında özellikle Ali Cansun Begeçarslan, Evren Gayır, Ali Öztürk, Yasin Yıldız gibi alt yapı geleneği için önemli gençler de heba edildi.

Sadece bunla kalsa iyi. Dönemin en başarılı ümit milli takım oyuncuları Okan Koç, Ümit Aydın, Sinan Kaloğlu, Çağdaş Atan, Eser Yağmur gibi istikbal vaat eden milliler de gönderilenler kervanına katıldı.
Yerlerine alınanlar kim mi oldu?

Camianın bir türlü sıcak bakmayacağı Fenerbahçe ve Galatasaray’ın takımlarından gönderdikleri  ve sonradan Beşiktaş’tan da gönderilecek olan Mustafa Doğan, Okan Buruk, Ali Güneş gibi bir sürü oyuncular oldu!

Ve tazminatlar içindeki Ricardinho, Kleberson, JuanFran, Ailton vb. gibi yabancılar…

Lucescu ile kontrat yenilemeyen ”Başkanlar”  önce Matheus diye yola çıkıp malum Vicente Del Bosque, Rıza Çalımbay, Tigana, Mehmet Ekşi,  Tayfur Havutçu, Ertuğrul Sağlam’a kadar bir dizi teknik adam macerasını Beşiktaş’a yaşattılar…
Bu arada teselliyi Bolton’a otobüs kaldırmakta bulan idareciler bile maalesef bu süreçte görüldü!

Tabii bu hızlı devinimin içinde Sinan Engin, Gordon Milne, Ali Gültiken vb gibi yüksek tazminat ve bütçelere mal olan menajer ve diğer görevliler de yer aldılar…
Az tazminat ödenen veya istikrar açısından Kulübe zarar veren diğer kulüp çalışanlarının da bu sil baştan furyasında olduğunu da unutmayanlar bolcadır mutlaka…

1. ve 2. Başkanlar dönemindeki ihtilaflar

2004–2007 arasında kazanılan en önemli kupanın Ulusoy ailesine armağan edilmesi de dahil 1. ve 2. Başkanların ihtilaf yaşadığını ne yazık ki hiç duymadık…

Tabii bizim bildiğimiz sadece TFF başkanlık seçimlerinde Ayhan Bermek ve Haluk Ulusoy arasındaki siyasi baskıların tavana çıktığı dönem hariç!

Aslında 1.ve 2.Başkanların ihtilafı pek yokken Reha Muhtar, Koray Büyükasar, Hakan Kalkavan, Latif Ayaz, Adnan Demir ve Murat Ürünsak, Gülnaz Arsel, Emir Tamer, Celalettin Kolot birçok yönetici çeşitli nedenlerle Yönetim Kurulu görevinden istifa etmişti.

Şimdi ise 1. ve 2. Başkanlar kulübün 400 Milyon TL borcu hakkında mütabakata varmak istiyorlar !

Meşhur Fulya Projesi ;

Süleyman Seba, şampiyonluklarla dolu, saygı duyulan ve borçsuz bir miras bırakmıştı.
Bunu inkâr etmek zaten mümkün değil…
Tabi bu kadar büyük bir miras bırakırken bazı sıkıntılar yaşanmış olabilirdi.

Ancak “Saygı Duyulan bir Beşiktaş” sözün bittiği son yerdi.

Süleyman Seba bu mirasları bırakırken, bir de Beşiktaş tarihinin en büyük projesi olan Fulya Süleyman Seba Projesi’ni  camiaya hediye etti…

Evet, Fulya Projesi…
1. ve 2. Başkanlar dönemini de kapsayan,  2005 Yılında ihalesi yapılmış olan meşhur Fulya Projesi ;

2005’li tarihlerde 16 kat azami yükseklikle tartışılmaya başlayan proje,
2006 yılına girildiğinde bir sürü ihtilaf ile işlerin içinden çıkılmaz hal alıyordu.

İhale oluştuğunda max. 24 kat çıkma hakkı olan mütehaitin ikiz kuleleri bir anda uzamaya başlıyordu.

Projede ön taraf müteahhitin, arkadakiler Kulübün olduğu için ön uzadıkça arka taraf kısalıyordu!

Veya bir başka deyişle ek kazanımlar süratli bir şekilde müteahhit lehine gelişiyordu.
Oysa arsa sahibi ve sözleşme tarafı BJK olmasına rağmen!

Bu arada Yönetim Beşiktaş Belediyesi ile ihtilafa tutuşuyordu!(http://www.bjk.com.tr/tr/haberler.php?h_no=7190

Ama iş işten geçiyordu.
08 Kasım 2005 Tarihinde ilgili müteahhittin İskan Müdürlüğüne Fulya seba projesi sehven karar belgesi13764 kayıtlı dilekçesiyle yapılan başvurusuyla zaten ihale sonrası yeni bir ihale başlıyordu…

Neden mi?
İhale tarihinde yapılan etüt incelemede müteahhitin sahip olduğu alana 24 kat sınırı verilen bu limit meğerse SEHVEN yazıldığından!

Peki, ne kadar SEHVEN?
Ne kadar olacak Limitsiz SEHVEN!
Müteahhit ne kadar çıkarsa çıksın SEHVEN!
Aynı Fulya’da yaptığı basın toplantısında kendi ağzıyla söylediği kadar SEHVEN!
İsterse 36 ….
İsterse 46…
İsterse 56…

Peki, bu katı SEHVEN kuramıyla çıkarsa ne mi oluyor.

Müteahhit’ e ait olan ikiz kuleler ne kadar yükselirse, arkadaki BJK ait olan kuleler SEHVEN güdük kalıyor… O kadar!

Zaten müteahhit de 2010 Ocak ayının ilk haftasında % 67- %33 oranın sadece politik olduğunu bu oranın gerçekte  % 55- 45 olduğunu açıkça kendi ağzıyla söylüyor.

Aynı bizlerin 4 yıldır söylediği gibi!

Bir de 3. Aday Kaosu

1.ve 2. Adayı içine sindiremeyen ciddi bir kesim var Beşiktaş içinde….
Bu sağduyulu Beşiktaşlılar bir çare arayarak haklı olarak 3. bir aday umudu taşıdılar…

Hiçbir spekülasyon içine girmemiş olan 3. Bir isim…
Bu 3. İsimlerden birine ”Paralı başkan” yakıştırması ve “25 Milyon USD” rakamlarının talihsiz telaffuzu hiç sevimli değildi..

Bu sevimsizlik sonrası 3. aday alternatifi Beşiktaş Belediye Meclisinde görevli olarak bilinen Metin Keçeli isminin ortaya atılmasına kadar geldi.
Kadar geldi diye ifade ediyorum çünkü Fulya kavgası ne yazık ki bu belediyenin görev sınırları içindeydi.
Bu bile Metin Keçeli gibi Beşiktaş Camiasında eski bir ismin yıpranmasına yol açabilirdi.

Bu fikri destekleyenlerin arasında da iki dönem önce Yıldırım Demirören’e sadece birkaç oyla kaybeden Fikret Orman’ın bulunması herkese ilginç geldi.

Neticede Fikret Orman şimdi kendisi aday olmayacaksa ne zaman olacaktı?
Böyle bir dönemde seçim kaybetme riski varsa bir daha nasıl seçim kazanmayı düşünebilirdi.

1.ve 2. Adayı beğenmeyen Beşiktaşlılar Fikret Orman’ın neredeyse her fikrine tam uymayı düşündüler…

Neredeyse hiç akıllarından geçirmeyenler bile neredeyse Metin Keçeli adaylığını açıklasa oylarını Keçeli’ye vereceklerdi.

Metin Keçeli aylarca aday adayı olmayı düşündü taşındı.
Sonunda aday adayı olmaktan vazgeçti.
Kanımca da iyi yaptı.
Çok yıpranabilirdi.
Neticede kendisi 1999’dan 2009’a kadar Belediye Meclisinde Görevli bulunuyordu.

Üstelik 2009 Martından itibaren Beşiktaş Belediyesindeki İmar Komisyonu üyesi 4 kişiden biriydi…
Beşiktaş İlçesinde İMAR konusundaki en yetkili 4 kişiden biri…

Ve İstanbul Büyük Şehir Belediyesinde de Beşiktaş ilçesini temsilen görevli 5 kişiden biri…

Hiç olmazsa ciddi bir yıpranma riskinden şimdi uzakta..
Böylece de Beşiktaş’a ve Beşiktaş Kulübüne daha verimli hizmet etme şansına sahip.…

Metin Keçeli’nin bu açıklamasıyla Demirören seçilirse Kulüp felakete girer açıklamalarını sürdüren Fikret Orman’ın 3. Aday olarak çıkmasını bekleyenler çoğaldı.
Neticede onlar da haklıydı..
Fikret Orman 2–3 yıldır olmadığı kadar aktif bir izlenim veriyordu…
Ancak O; “Ben aday olsaydım bunu basına açıklardım” diyerek verdiği demeç ile son noktayı önceki gün koydu…

Kendisine inananlar sadece işin bu tarafını basından öğrendikleri anda umutları bitmişti.

Peki, şimdi ne olacak?..
Beşiktaş Kongresine birkaç gün kaldı 1. Ve 2. Başkanlar gittikçe birbirine karşı sertleşiyorlar, partiler aktifleşiyorlar, kamu görevlileri şaşırıyorlar. Ne yapacağız” derseniz…

Onun da cevabını haftaya hep beraber veririz.

Saygı ve Sevgilerimle,
H.Tekinoktay

Not; 2004 Öncesi ile ilgili bazı hatıraları canlandırmak evya bu durumlara nasıl gelindi diyenler için,
29 Eylül 200t tarihinde Birgün Gazetesinde yayınlanmış bir yazı
http://www.hursertekinoktay.net/yorumsuz.htm

İlgili Makaleler

4 Yorum

  1. Yüreğinize sağlık Hürser Bey… ‘Onurlu bir camia nasıl peşkeş çekilir’in güzel bir tanımı. İçim sızlıyor, hiç kimse BJK’nın onca yatırıma rağmen nasıl bu denli borçlandığını, ‘borç alırsan, buyruk alırsın’ dayatmasının ayan beyan göründüğünü, inşaat firmalarını zengin etmek için hiç bir fedakarlıktan kaçınılmadığını, yapılan hataları, kulisleri, ayak oyunlarını, adam kayırmacılığı irdelemiyor! Çıkarın olduğu yerde takım aşkı biter. Bu sevimsiz durum sahaya olanca negatifliğiyle yansıyor. Beşiktaşımızı kurtlar sofrasından kurtarmalıyız, ama nasıl?

  2. Murat Aksu benim dönemimde ikinci başkanımdı.Benim hukuk işlerime bakan işi gereği Murat Aksu’ydu. Del Bosque ile yollarımız ayrılınca Aksu ve kirvesi Fenerbahçe yöneticisi avukat Şekip Mosturoğlu yanımıza geldi. Aksu Del Bosque davasını rahatlıkla kazanacağımızı söyledi ve dayayı yakın dostuna verdi. Ancak sonucu biliyorsunuz. Ben kaybedilmesine karşı değilim. Ancak Aksu’nun daha sonra “Ben bilmiyorumdum. Bu işle ilgim yok demesini kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Zaten Murat Aksu ikinci başkandı. ’Bilmiyordum, haberim yoktu’ demek doğru değil. O zaman sizin ikinci başkanlığınız da tartışılır. Hukuk işlerine bakan Sayın Aksu’ydu.

  3. Sayın hocam gerçekten hem ellerinize hem de yüreğinize sağlık.haftaya merak ile bekliyoruz

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu