Dünya’da Neler Oluyor; Basın Özeti
Economist dergisi, ABD Temsilciler Meclisi Dışilişkiler Komitesi'nin 1915 olaylarını soykırım olarak tanımlayan karar tasarısını kabul etmesini yorumladığı yazısında Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanan gerginliğinin bu kez öncekilerden daha büyük olduğuna dikkat çekiliyor
Dergi yeni krizin Türk-Amerikan ilişkilerinin genel anlamda sorunlu olduğu bir döneme rastladığını vurguluyor. Türkiye’de Amerikan karşıtlığının arttığını, Ankara’nın İran’a yaptırımlarda gönülsüz davrandığını kaydeden dergi, bazı Türklerin, 2008’de senatörken “Ermeni soykırımı bir iddia değil, belgelenmiş bir gerçektir” diyen Amerikan Başkanı Barack Obama’nın bu görüşlerini muhafaza ettiğini düşündüğünü aktarıyor.
Economist, buna rağmen bir süre sonra Türkiye’nin Washington Büyükelçisi’ni geri yollamasının ve Amerikan Yönetimi’nin ikili ilişkileri sarsacağı ve Türk-Ermeni yakınlaşmasına zarar vereceği kaygısıyla milletvekillerini, tasarıyı genel kurulda oylamamaları için ikna etmesinin beklendiğini belirtiyor:
Kim ne yapmalı?
“Günün birinde bir Türk lider devlet adamlığı göstererek, doğruyu söyleyenlerin cezalandırılması ya da tartışmaların bastırılmasının değil, Anadolu topraklarında işlenen günahları kabul etmenin ulusal onura daha fazla hizmet edeceğini görebilir. Böyle bir lider, Ermenistan’la ilişkileri Osmanlı tarihinden ayırabilir.”
“Türkiye’de bazı insanlar bunun farkında. Bir yorumcunun söylediği gibi, Kongre’deki oylamayla ilgili önemsiz ayrıntılara takılmak zayıflığı gösterir. Ve Türkiye’ye yüklenen çevreleri, 1915 olaylarıyla ilgili gerçek, herşeyin ortaya döküldüğü bir araştırma dışında hiçbirşey susturamaz.”
“Ermeni techirinin sonuçları tartışmasız ve dehşet verici bir şekilde açıktır: Yüzbinlerce kişi, belki de bir milyondan fazla insan ölmüştür. Ama bilimsel bir araştırmayla bunun planlı bir cinayet mi yoksa cezai bir ihmal mi olduğu ortaya çıkarılabilir. Türkiye, tüm bilimadamlarını bütün arşivlerini incelemeye davet ederek, karşıtlarını susturabilir.”
Economist, Ermenilerin kararı siyasetçilerin değil, tarihçilerin vermesi gerektiği tezini kabul etmeyeceklerini belirterek şöyle diyor:
“Ama Ermeniler, Ankara Hükümeti’nin 20’nci yüzyılın en karanlık dönemlerinden biri hakkında araştırma yapılmasına izin vermesini istiyorlarsa, Amerikan Kongresi nezdinde yürüttükleri mücadele konusunda biraz daha fazla düşünmeli. Zira modern Türkiye’nin kuruluşundan bu yana bu mesele Türk toplumunda hiç bu kadar çok sorgulanmıştı.”
“Hrant Dink gibi tarihsel adalet için çaba harcayan diğer Türk vatandaşları Kongre’den gelecek baskının, gerçeğe ulaşılmasını zorlaştıracağını ve milliyetçilerin elini güçlendireceğini düşünüyor. Hatta 1915’teki katliamların soykırım olduğunu düşünen bazı Türk vatandaşları bile, Kongre tasarısında soykırım sözcüğünün geçmesinin aleyhlerine olduğunu söylüyor.”
“Türkiye totaliter bir devlet olsaydı, Ermenilere kendilerini sınırlamaları tavsiye etmek söz konusu olmazdı. Ama mükemmel olmasa da Türkiye bir demokrasi ve en iyi çözüm, Türklere geçmişleriyle yüzleşecekleri en iyi fırsata sunmaya odaklanmak olmalıdır. Ermeniler Türklere ne düşünmeleri gerektiğini söylemek yerine, 301’inci madde gibi önlemlerden vazgeçmekten başlayarak, Türkiye’nin kendini sorgulamasını özendirebilir. Daha güçlü, sağlıklı bir Türk demokrasi fikri bazı Ermenilerin kafasını karıştırabilir ama şiddetle arzuladıkları dürüstlüğü sağlamanın en iyi yolu bu.”
‘Türkiye’nin sorunu muhalefet’
Financial Times yazarı David Gardner, AKP’nin bir kez daha askerlerle kavgaya tutuştuğunu beliretek, bunun 2002’de AKP’nin iktidara gelmesinden hemen sonra başlayan iktidar mücadelesinin ötesinde bir şey olduğunu belirtiyor ve sol muhalefeti eleştiriyor.
Yazıda özetle şöyle deniyor:
“Bu, neo-İslamcılarla laikler arasında bir savaş hatta, yeni bir anayasa krizinden de öte birşey. Bu iki rakip düzen arasında; kendilerini Atatürk’ün laik ve cumhuriyetçi mirasının bekçileri olarak gören geleneksel şehirli seçkinlerle, Anadolu’nun muhafazakar ve dindar gelenekleriyle modern ama Müslüman orta sınıfı bir araya getiren yeni AKP düzeni arasında cereyan eden bir savaş.”
“Bu kronik krizin en temel nedenlerinden biri, ilk gruptakilerin, yani Kemalistler’in seçilemez oluşları. AKP’ye genel seçimlerde iki kez yenilen Kemalistlerin iktidara gelebilmek için askeri kıskırtmaktan başka bir stratejileri yok gibi görünüyor. Avrupa’da sık sık, Türkiye’nin gerçek kimliğini belirleme mücadelesi içinde olduğu söylenir. Oysa asıl sorun AKP’ye etkin bir muhalefet olmaması. Bu olmadığı sürece Türkiye bir krizden bir krize sürüklenecek.”
“Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntılarından kurdu. Erdoğan AKP’yi yaratırken Türk İslamcılığının enkazının ötesine baktı. Türk merkez solu da Erdoğan gibi yapmalı ve herşeye yeniden başlamalı.”
‘AİHM kararı Talat’ın elini güçlendirecek’
Economist Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Türk tarafında Rumların taşınmaz malları için kurulan tazminat komisyonunu etkin bir iç hukuk yolu olarak tanıma kararın müzakerelere ve Kuzey Kıbrıs’ta yapılacak başkanlık seçimlerine olası etkileri değerlendiriliyor.
Dergi, BM gözetiminde 18 ay boyunca görüşmeler yapan Kıbrıslı liderlerin iki bölgeli, iki toplumlu bir Kıbrıs’ın nasıl yöneticileği konusunda uzlaşmaya vardıklarını ancak mülkiyet gibi zorlu konuları ertelediklerini belirterek şöyle diyor:
“İyimser gözlemcilere göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararından sonra bu değişebilir ve barış süreci hızlanabilir. Kıbrıslı Rumlar şimdi, davalarını Strasbourg’a taşımak yerine, önce Kuzey Kıbrıs’ta Türkiye tarafından kurulan, malı iade etme ya da tazminat ödeme yetkisi bulunan komisyona başvurmak zorunda. Bunun alternatifi Kıbrıslı Rum avukat Ahilleas Dimitriades’in söylediği gibi siyasi çözümü beklemek.”
“Bu gelecek ay zorlu bir seçimle karşı karşıya olan, çözüm yanlısı Talat’ın elini güçlendirecek, tam zamanında gelen bir karar. Rakibi, koyu milliyetçi Derviş Eroğlu, Kıbrıslı Türkler sonu gelmez barış müzakerelerine inancını yitirdiği için, anketlerde önde. Eroğlu, Rum lider Hristoftyas tarafından gönülsüz bir müzakereci olarak görülüyor. Bazı diplomatlar görüşmeler koparsa, sonucun daimi bölünmüşlük olabileceğini söylüyor.”