Ulusal takımda değişen nedir?
Nereden başlasam, nasıl anlatsam?
Ulusal takımın uzatmalı hocası Guus Hiddink’ten mi, Mustafa Denizli’nin kalbine giden yoldaki hasarı televizyon ekranından saptayan 1550’lerde kahinliğinin doruğuna çıkan Nostradamus’a özenen Prof. Dr. Hilmi Us’tan mı, yoksa bizim Ersun Yanal’dan mı?
Sevgili okuyucular, inanın nereden, hangi noktadan, kimden işe başlasam elimde kalacağını biliyorum. Böylesi bir eleştiri tarzını da hiç sevmediğimi söylemeliyim.
Ama futbolun bu denli yoğun yaşandığı bir ülkede anlamlı bir doğru iş yapılamaması yüzünden bizde hep kötülükleri yazan eleştirmen durumuna düşüyoruz.
Asıl alanı eğitim olan bir eleştirmen olarak isterseniz ulusal takımın alt yapısının yeniden düzenlenmesine ilişkin birkaç satır yazmaya çalışayım. Çünkü her alanda altyapı önemlidir.
Altı düzgün olmayan bir yapının üstü her zaman sallantıdadır. Bazı özel sistemlerin dışında tüm sistemlerde belirleyici olan altyapıdır. Üstyapıyı da belirleyen altyapıdır zaten.
Yorumculuk ile teknik adamlık arasında gelgitler yaşayan Ersun Yanal, Lig TV’deki yorumculuğu bırakınca teknik adamlığa ilişkin bir gelişme içinde olduğunu anladım. Çok geçmeden ulusal takımın altyapısının başına getirildiğini öğrendik. Hayırlı olsun, iyi bir seçim olduğunu umuyorum ama yine de endişelerim var.
Nedir endişelerim?
İster bir kulübün isterse ulusal takımın alt yapısı olsun, bu alanlarda çalışacak hocaların araştırmacı bir yapıya sahip olup, özellikle de bilimsel araştırma yöntemlerinden haberdar olması yetmez, içselleştirmesi gerekir.
Yanal’ın ulusal ümit takımının başına atadığı veya daha üst mevkilerden birilerinin ricası ile gelme olasılığı yüksek olan Raşit Çetiner daha önce bu görevi yapmıştı.
Çetiner’in uygulaması şöyleydi: Dört büyüklerin kadrosunda bulunan, oynayan veya oynamayan, yaşı tutan oyunculardan kadro kurmak.
Arada diğer takımlardan hatta bazen ikinci ligden oyuncular da vardı. Ama takımın iskeleti ve hatta 11’i dört büyüklerin rezerv oyuncularından kurulurdu.
Örneğin, futbol yaşamının en başarılı oyunlarını Çanakkale Dardanel’de gerçekleştiren Gökhan Zan ikinci ligde oynadığı için kadroya giremezdi ve Raşit Hoca’nın ona “birinci lige transfer olmadan oynatmam” dediğini biliyorum.
Belki isteklendirmek için böyle bir yol izlemiştir. Ama genç bir yetenek hangi ligde oynarsa oynasın saptandıktan sonra oynatılmalıdır. Gelişmesi, aşama kaydetmesi için bu ön koşuldur.
Futbol dünyamızın altında ve üstünde işlerin, akla, bilgiye, araştırma ve denetlemeye dayalı yürümediğinin en önemli göstergesi Nihat Kahveci’nin futbol yaşamıdır.
Bilindiği gibi Nihat sadece bir kez U 18 takımında görev yaptıktan sonra Ümit ulusal takıma geçmiş ve tam 73 kez A ulusal takımın formasını giymiştir.
Ayrıca İspanya başarıları da biliniyor. 2004 yılında İspanya’da yılın futbolcusu seçilmiş, sakatlandığı yılın öncesinde Ronaldo ile birlikte La liga’da en çok gol atan (50 üzeri) iki futbolcudan biri olmuştur.
Nihat Kahveci’nin 18 yaş altı dönemlerinde ümit takımın başında Raşit Çetiner var.
Demek istediğim şudur: Böylesine büyük bir yetenek o dönemde görev yapan insanlar tarafından zamanında saptanamamış.
Neden?
Çünkü araştırma yok. Nihat’ın futbolcu olabileceği ancak 18 yaşında görülebilmiş. Ne yazık?
Aynı düşüncede, aynı yapıda insanlar yeniden aynı görevlere getiriliyor. 30,40 yaşlarında araştırmacı olmayanlar 55 yaşında nasıl araştırmacı olacak?
Ulusal takımların alt yapısında çalışacak hocaların geniş araştırmalar yapıp ellerinde bilimsel dayanakları olan projelerle dolaşmaları gerekir.
Ancak bu şekilde üst yapı zorlanıp sağlamlaştırılabilir.
Nihat gibi el yordamıyla oyuncu bulunmaz, aradan hiçbir yetenek kaçıp kaybolmaz.
Bu yapılamıyorsa Hiddink ve ondan sonra gelecek hocalar teferruattır.
Bu yazı MetinTükenmez tarafından Cumhuriyet Gazetesi için yazılmıştır